Anadolu mutfağı, doğanın bereketiyle insan emeğinin harmanlandığı, tarih boyunca birçok medeniyetin izlerini taşıyan zengin bir kültürün yansımasıdır. Bu coğrafyada kimi yemekler, zamanla sadece bir besin değil, bir toplumsal alışkanlık, bir kimlik unsuru haline gelmiştir.

Kuru fasulye Ucuz, ulaşılabilir ve besleyici oluşuyla halkın her kesimine hitap eden bu sade yemek, bugün Anadolu’nun en çok pişirilen ve en çok sevilen lezzetlerinden biri olmaya devam ediyor.

Kuşaklararası kültürel miras

Kuru fasulyenin Anadolu’daki serüveni, sadece bir baklagil türünün sofraya gelmesiyle sınırlı değildir. Her yörenin kendi iklimine, toprağına ve damak zevkine uygun olarak şekillenen fasulye çeşitleri, adeta kimlik kazanmıştır. Erzincan’ın “şeker fasulyesi”, yumuşak dokusu ve hızlı pişmesiyle bilinirken, Erzurum’un İspir ilçesinde yetişen “İspir fasulyesi”, iri taneli yapısı ve kabuk atmayan özelliğiyle hem yurt içinde hem de dışında ün kazanmıştır. Kastamonu’nun Tosya bölgesinde de özel lezzetiyle öne çıkan “çalı fasulyesi”, halkın kendi ürününe verdiği değerin bir göstergesidir.

Bazı köylerde, fasulye tohumu nesiller boyunca el değiştirmeden, aile büyüklerinden miras alınarak saklanır. Tohum sandıkları, kuru fasulye gibi ürünlerin korunması açısından büyük önem taşır. Bu durum kuru fasulyeyi sadece sofralık bir ürün değil, aynı zamanda kuşaklararası bir kültürel miras haline getirir.

Acıda ve sevinçde ortak payda

Kuru fasulye, Anadolu insanı için

birlikte olmanın, paylaşmanın ve sıcak bir sofranın sembolüdür. Özellikle kış aylarında köy evlerinin sobasında ağır ateşte pişen kuru fasulye, beraberinde getirilen ekmekle ve bolca yapılan sohbetle adeta bir “sofra etrafında buluşma” kültürünü yaşatır. Köylerde tarladan dönen insanların akşam yemeğinde kuru fasulye-pilavla ağırlanması, günlük hayatın sıradan bir ritüeli gibi görünse de, aslında emeğin, yorgunluğun ve paylaşımın taçlandırıldığı bir anıdır.

Düğünlerde, mevlitlerde, asker uğurlamalarında ya da cenaze evlerinde hazırlanan büyük kazanlarda kuru fasulye, halkın zor zamanlarda ve sevinçli günlerde ortaklaşa yaşadığı toplumsal olaylarda da yer bulur. Özellikle köy düğünlerinde sabahın erken saatlerinde kaynatılmaya başlanan kuru fasulye kazanları, misafirperverliğin ve birlikteliğin simgesidir.

Edebiyat ve Mizahın Merkezinde Kuru Fasulye

Kuru fasulye, halk edebiyatında ve modern Türk edebiyatında da zaman zaman kendine yer bulmuştur. Orhan Veli’nin sade diliyle yazdığı bazı şiirlerde, kuru fasulye gibi gündelik unsurlar halkla doğrudan temas kurmanın bir aracı olarak kullanılmıştır. Yine Aziz Nesin’in mizahi öykülerinde, kuru fasulye kimi zaman açlığı, kimi zaman ise toplumsal eşitsizliği temsil eden bir metafor olarak karşımıza çıkar.

Mizah kültüründe de kuru fasulye sıkça yer alır. Özellikle kuru fasulyenin sindirim sistemi üzerindeki etkileri, halk arasında bolca fıkralara ve esprilere konu olmuştur. Bu espriler, hem yemeğin yaygınlığını hem de halkın kendi gündelik hayatını mizahla karşılayabilme yetisini gösterir.

Ekonomik ve Doyurucu

Kuru fasulye, ekonomik zorluk dönemlerinde halkın en büyük destekçilerinden biri olmuştur. Özellikle üniversite öğrencileri ve dar gelirli aileler için kuru fasulye, ucuz ama besleyici bir protein kaynağıdır. Bugün hâlâ birçok üniversite yurdunda ya da kamu yemekhanesinde kuru fasulye, haftalık menünün sabit bir parçasıdır. Esnaf lokantalarında “fasulye üstü pilav”, limonlu soğan ve turşu eşliğinde geleneksel ve sıcak bir öğün olarak sunulur.

Kimi zaman “milli yemek” olarak da adlandırılan kuru fasulye, aslında Türk mutfağının kimliğini yansıtan, halkın her kesimine hitap eden nadir yemeklerden biridir.

Kuru Fasulye Bir Kültürdür

Kuru fasulye, Anadolu’da sadece beslenmenin değil, aynı zamanda kültürün, sosyalliğin ve dayanışmanın da taşıyıcısıdır. Her tabakta bir hikâye, her kazan yemeğinde bir topluluk ruhu vardır.

Tıpkı tandırda ekmek gibi, çayda muhabbet gibi kuru fasulye de Anadolu’nun sade ama derin kültürel dokusunda kendine kalıcı bir yer edinmiştir. Nesilden nesile aktarılan bu gelenek, hem mutfağımızı hem de toplumsal bağlarımızı beslemeye devam edecektir.